2 Şubat 2018 Cuma

Kitap: Üçleme: Şeker Portakalı,Güneşi Uyandıralım,Delifişek - José Mauro De Vasconcelos

Bu kitabı birkaç yıl önce okumuştum, o zamanlar bu kitabın yasaklanması falan gündemdeydi ve cidden saçma buldum bu yasaklanma olayını, internetten nedenini araştırabilirsiniz ve bu basımdaki kapak resminin de sübliminal mesaj barındırdığını ileri sürenler var, bunlarla gündeme geldi kitap ama gündeme gelmese belki bunca kişi böyle bir kitabın farkında olmayacaktı.


 Şeker Portakalı'nı toplamda üç defa okumamın sebebi de yine beni derinden etkilemesi, hatta son okuyuşumda sarsıldım diyebilirim. Zezé'nin öyküsü anlatılıyor sırasıyla. İlk kitapta ilkokul zamanları Zezé'nin, hatta okumayı kendi başına söktüğü için de erken okula veriliyor, küçük bir çocuğun dünyasındasınız, yazar öyle bir canlılıkla anlatıyor ki okurken Zezé'yi görebiliyorsunuz, ona dokunabiliyorsunuz adeta. Peki neden kimse dilinden düşürmüyor bu kitabı? Belki günün birinde küçük bir çocuğun acıyı nasıl keşfettiğinin öyküsü insanı biraz sarsıyor, üzülüyoruz. Kitabın en sarsıcı ve beni de kendisine bağlayan yeri son bölüm.
Çok fakir bir ailenin oğlu olan ve küçük yaşında bir sürü sıkıntıyla karşılaşan, kimsenin kendisini sevmediğini hisseden beş yaşındaki Zezé'nin en yakın arkadaşı şeker portakalı fidanı Minguinho'dur (Xururuca). Bir dolu kardeşi arasından da beni en az döven ablam diye nitelediği Gloria ve ailenin en küçük bireyi Kral Luis'e düşkün. Bir gün Zezé yarasacılık oynarken kendine zengin Portekizli Manuel Valadares'i (Portuga) düşman ediniyor, gel zaman git zaman bunlar bir gün yakınlaşıyorlar, hani şu sosyal medyada zırt pırt karşınıza çıkan  sekiz yüz elli iki bin kilometre gitmek muhabbeti de bu iki dost arasında. Bazı olaylar yaşanıyor ve bu ikisi, başta düşman olduğuna inanmakta zorlanacağımız bu ikisi, baba-oğul gibi oluyorlar, Zezé baba olarak görüyor Portuga'sını, Portuga da onu oğlu olarak görüyor ki öz babasıyla da hatta o saydığım birkaç isim ve annesi dışında Zezé'nin ailesiyle pek işi yok, sefalet içinde her gün kavga gürültüden usanmış çünkü. Neyse bir gün yol genişletme çalışması mıdır nedir o sebeple bazı bölgelerde kazı yapılıyor ve tesadüftür ki Zezé'nin şeker portakalı fidanının kesilmesi gerek. Abisi bunu Zezé'ye söylediği için pişman oluyor ama gerçekler bunlar çünkü Zezé aradan birkaç hafta geçmesine kalmadan yataklara düşüyor ve doktor yaşadığı şoku atlatması gerektiğini söylüyor. Herkes Zezé'nin Minguinho yüzünden yataklara düştüğünü, depresyona girdiğini düşünse de aslında gerçekler öyle değil. Manuel Valadares, kitapta sürekli adı geçen ve sesiyle korku salan o meşhur trenin altında eziliyor, Zezé ile dolaşmaya gittikleri ve Zezé'nin yarasacılık oynadığı arabası dümdüz oluyor. Kitabın sonunda Zezé'nin öz babası gelip şeker portakalı fidanının kesilmesine daha çok zaman olduğunu hatta belki onun burada bile olmayacağını, üzülmemesini söylüyor. Zezé babasını tanıyamıyor bile , ona karşı bir şey hissetmiyor, karşılık veriyor, ''Onu kestiler bile, baba; benim küçük şeker portakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor.'' Burada Portuga'nın ölümünden bahsediyor. Son sayfada da Portuga'ya yazılmış bir mektubu var yazarın. Bu, yazarın hikayesi; yaşam hikayesini incelerseniz neredeyse her şeyin aynı olduğunu görüyorsunuz.
Portakal sözcüğü dilimize Portugal'dan (Portekizli) geçmiş. Bu da öyle bir ayrıntı.


Şeker Portakalı'nın başında şöyle bir kısım var: Ölülerime: Kardeşim Luis, yani Kral Luis ve ablam Gloria'nın hüzünlü anısına; Luis  yirmi yaşında yaşamaktan vazgeçti, Gloria da yirmi dört yaşındayken bu dünyanın yaşamaya değer olmadığına karar verdi. Altı yaşıma sevginin anlamını aşılayan Manuel Valadares'e de, özlem dolu yüreğimi sunuyorum, huzur içinde yatsınlar.




İkinci kitapta birkaç yaş daha büyümüş Zezé, doğayla bağını koparmamış, ilk kez aşık oluyor belki ve kalbinin orda bir kurbağa taşıyor. Ben hep şeker portakalı fidanına ne olduğundan bahsetmesini istedim ama nedense tamamen kopuyor her kitapta olanlar ki zaten bu kitapta Zezé zengin bir ailenin yanına veriliyor. Daha kopuk ama eskisi gibi yaramaz bir çocuk hala.


Son kitap adından anlaşıldığı gibi Zezé'nin delikanlılık çağını anlatan, genel olarak diyalog şeklinde akan, az olaylı ve bol konuşmalı, psikolojik yönü biraz daha ağır basan, çok çok ince bir kitap. Devam ediyor hissi var. Kaygı var, stres var.
'' Coğrafya serserilere özgü bir derstir.'' Delifişek'ten aklımda en çok kalan cümle bu oldu galiba.



Film: Mustafa Hakkında Her Şey- Çizgili Pijamalı Çocuk- Cinayet Günlüğü

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY ''Kimsiniz siz? Hayatımda ne işiniz var? '' (Mustafa hastanede Fikret'in annesine bağırırke...