7 Haziran 2017 Çarşamba

Anime Film: Ateş Böceklerinin Mezarı

Anime izleyen birisinizdir belki. Ya da animelere ön yargıyla yaklaşıp çocukça buluyorsunuzdur onları. Ama bu film ön yargılarınızı, izlerken dökeceğiniz gözyaşlarıyla silmenizi sağlayacak kadar etkileyici bir Studio Ghibli filmi. Film veya kitap konularında zor gözyaşı döken biri olarak beni bile ağlatan bu filmin duygusal biriyseniz sizi çok etkilemesi yüksek bir ihtimal. O yüzden başlıyorum anlatmaya.


Film bir tren istasyonunda, zemine kıvrılmış yatan, yırtık pırtık kıyafetli, zayıf bir gencin gözükmesiyle başlıyor. Gencin elinde küçük metal bir kutu var. Bu kutuların içinde renkli meyveli şekerler satılıyor normalde. Neyse işte bu gence aldırış eden de yok. Yatıyor derken de ölüyor oracıkta. Oradaki görevliler de onun gibi gençlerden şikayetçiler. Söylene söylene yanına geliyorlar bunun. Ölmüş zaten, tam götürecekler ki elindeki kutuyu görüyorlar. Kutuyu da söylene söylene dışarı, otların arasına fırlatıyorlar. Birden ateş böcekleri çıkıyor otların arasından ve çok sevimli minik bir kız gözüküyor. Elinde o kutu ve içinde de şeker var. Sonra o ölen çocuk iyi giyimli bir şekilde yanına geliyor ve elini tutuyor o kızın. İkisi gülümsüyorlar. Tabi bunları kimse görmüyor çünkü ikisi de hayatta değil. Böyle başlıyor film. En sondaki sahne en başa alınmış şekilde yani.


Hotaru no Haka ya da Ateş Böceklerinin Mezarı adlı bu film gerçek bir hikayeye dayanmakta. 2. Dünya Savaşı zamanlarının Japonya ' sında geçiyor anlatılanlar. Kobe bombalanıyor. 12 yaşlarında bir abi ve kendisinden çok küçük olan kızkardeş bombalanma sırasında annesiz kalıyorlar ve etraf dökülürken kaçıp canlarını kurtarmayı başarıyorlar. Kızın annesinin öldüğünden haberi yok. Abisi de sığınaklara ulaştığında annesinin cesedini görünce öğreniyor. Çocukların babası da uzak bir yerde denizci. Arada para falan gönderiyor. Teyzeleri de sırf bu para için çocukları yanına alıp sözde onlara bakmaya başlıyor.


İlk zamanlar her şey güzel gidiyor. Abi kardeş beraber denize gidiyorlar, beraber uyuyorlar ve zaten teyzelerinin evinde kaldıklarından başlarını sokacakları bir ev var. Ama teyzeleri bir süre sonra farklı davranmaya başlıyor. Çocuklar babalarının öldüklerini öğreniyorlar ve teyze de bunu duyunca yani para gelmeyeceğini anlayınca bozuluyor. Savaş zamanı kıtlık var ve yemek bulmak da zor. Hem bu iki çocuk da çalışamıyor. Hadi abi biraz çalışabilir ama onun da yaşı küçük. İlk önce sözlü olarak bu durumdan şikayetçi olduğunu belirtiyor teyze. Ekmek elden su gölden yaşamalarından rahatsız oluyor. Sonra da yemekte sıkıntı çıkmaya başlıyor. Bir gün de bu teyze küçük kıza annesinin öldüğünü söylüyor. Abi, kardeşini ve birkaç parça eşyasını toparlayıp evden ayrılıyor. Başka bir yerde kalacaklarını söylüyor teyzesine. Paraları da olmadığından bir göl kıyısında çıkıntılı bir yerin aşağısındaki küçük geçidi kendilerine ev ediniyorlar. Çocuk çalışıyor ve kardeşine bakıyor bir süre. Kaldıkları mağaramsı yer de geceleri çok karanlık olduğundan aydınlatma için ateş böceği kullanıyorlar. Küçük kız bunları çok seviyor. Gece yattıklarında ateşböcekleri her yerde gezip ışık saçıyorlar falan. Ama sabaha ölmüş oluyorlar. Kız da bunları toplayıp gölün kıyısında bir yere gömüyor üzülerek.


Aradan geçen zamanla bu çocuklar hastalanmaya başlıyorlar. Düşünsenize, ne düzgün temizlenebiliyorlar, ne düzgün yiyip içebiliyorlar ne de kaldıkları adamakıllı bir yer var. Genç, kardeşini doktora götürüyor bir gün çünkü kızcağızın sırtında yaralar çıkmaya başlıyor. Doktorsa düzgün beslenmesi gerektiğini söylüyor. Çocuğun elinden hiçbir şey gelmiyor ki. Hırsızlık yapıyor çocuk ama bu da nereye kadar. Ama kardeşine o çok sevdiği meyveli şekerlerden alıyor. Şekerler bitince kız kutuya su doldurup o aromalı tatlı suyu içiyor falan. Neyse bir gün bu çocuk yemek bulmayı başarıyor hem de uzun zamandır pek bir şey yiyemediklerinden bulduğu yiyeceklerle kardeşi de kendisi de bayağı toparlanır diye düşünüyor. Mağaramsı yere, kardeşinin yanına geliyor. Yiyecekleri hazırlamaya başlıyor. Ama kız o kadar zayıf ve bitkin bakıyor ki. Elinde de hep o kutusu var. Abisi de aceleyle karpuz kesiyor, kardeşi de yere uzanıyor. Çocuk tam yemekleri hazırlamışken küçük kız uzandığı yerde ölüyor.


Olayların bildiğim kadarıyla gerçeğe dayanma kısmı da şu şekilde:
Akiyuki Nosaka abimizin annesi o çocukken vefat ediyor ve babası da Savaş zamanı ölüyor. Evsiz
falan kalıyorlar ve gene filmdeki gibi kardeşi açlıktan ölüyor. Bir yerden okuduğuma göre de filmde kendisini canlandıran Abi Seita karakterinin kardeşine gösterdiği aşırı ilgi ve filmin sonunda bu çocuğun akıbetinin böyle olması bir nevi Akiyuki Nosaka'nın vicdanını rahatlatmış çünkü gerçekte kız kardeşine o kadar bakamamış ve filmde kendini öldürüyor en sonda.


-Film bitince gayet boşlukta ve durgun ve kızgın hissediyor, ıslak bluzunuza veya peçetelerinize bakıp daha da bir üzülüyorsunuz veya birçok insandan daha iyi şartlarda yaşadığınız için şükrediyor ve o insanlar için içinizin ezildiğini hissediyorsunuz veya filmin detaylarını araştırıyorsunuz veya filmi tekrar izliyorsunuz ama önünde sonunda bol acı var.-
*muhteşem film müziği: Mamiya Michio- Hotaru no Haka

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Film: Mustafa Hakkında Her Şey- Çizgili Pijamalı Çocuk- Cinayet Günlüğü

MUSTAFA HAKKINDA HER ŞEY ''Kimsiniz siz? Hayatımda ne işiniz var? '' (Mustafa hastanede Fikret'in annesine bağırırke...